< <
<

<3 Ekim 2008 Cuma/h3>

<
Sevgili birbirinden elit okuyucularımız;

Blog kesfedip sevmeye ve dövmeye ara vermiş değiliz. Sayın Sir Statler Waldorf Sobe'nin simdilik aramızda olmamasından ötürü yas tutmus bulunmaktayız ve kendisi aramıza döndügünde biriktirdigimiz blogları afişe etmeye devam edecegiz. Hatta kalınız.


/h6>
Posted by <

<29 Temmuz 2008 Salı/h3>

<

hep kişisel bloglardan sözedecek değiliz, bu defa da buradan yakın: post-apokaliptik popüler kültür: arabölge....
yazinin basliğini ve girişini görünce hemen kaçmayin. içinde "post" geçen herşey karışık ve saçma olmak zorunda değil. ürünlerimizde deleuze ve guattarinin de satırı yoktur, gönlünüzü ferah tutun. bu kez sahnenize gayet eğlenceli bir şey getiriyor, çok başarili bir blogdan sözediyoruz.
malum hepinizin yaptiği gibi biz de kimi siteleri internette aylaklik ederken rastlantilarla görüyoruz; kiminden evet, stumbleupon sağolsun, kimini ise çok tanindiklari için yazmaya bile eriniyoruz. kimi siteler hakkindaki düşüncelerini mail yoluyla bizimle paylaşan blogseverlere ise müteşekkiriz. onlar olmasa nice blogdan mahrum, nice keyiften uzak, nice lezzetten habersiz kalacağız.
yasemin hanim tarafindan posta kutumuza kondurulan arabölge, işte o şahane önerilerden biri. yalnizca sinemadan edebiyata, müzikten gündelik eğlencelere kadar çok çeşitli alanlarda fantezi ve bilim kurgu aleminin türkçe'deki başyapitlarindan biri olmasi nedeniyle değil, neredeyse profesyonel denebilecek bir titizlik ve güncellikte hazirlaniyor olmasi da arabölge'yi çok özel bir blog haline getiriyor. bin türlü teaser, fragman ve çizimle gönülleri şenlendiren arabölge yaratici bloggerler için olduğu kadar ütopya ve negatif ütopya meseleleriyle ömrünü çürüten sizli bizli akıl hastalari için de vazgeçilmez bir lezzet durağı...
(çok kıskanıyorum mehmet yaşin'i)



Etiketler: , ,

/h6>
Posted by <

<27 Temmuz 2008 Pazar/h3>

<

taniştirayim pudra. kudra'ya kafiye olsun diye yazmiyorum, arada severek bakiniyoruz bloguna. bloğun adi plastik deformasyon. bu tür deformasyon'lu asyonlu, masyonlu bloglar pek revaçta ancak pudra'nin blogunun gönlümüzdeki yeri ayri. nüfusa kayitli olduğu yer küçük prens'in geldiği 612 numarali asteroid. medeni halini bilmiyorum, detayli adres de veremeyeceğim, ama zaten insan bir süre yaşadiktan sonra ya bu dünyadan hissediyor kendini, ya da başka bir gezegenden olmadi asteroidden geldiğini falan düşünmeye başliyor. tuhaf işler, ama lezzetli bir asabiyet duruma hakim. ki makul ve hakli asabiyet sevdiğimiz saydiğimiz bir haslet.
ha unutmadan pudra sizin için düşünüyor, az tanişiniz olan gündelik hayat meselelerini, gelip geçici duygularini akrostişler halinde ortaliğa saliyor ve blog boyunca pek güzel yorumlarla şenlenen bir toplu deformasyon hali de mevcut. "etiketlerle mesaj vermek ve güldürürken dürtmek" müessesinde de pudra'nin ayri bir yeri olduğunu söyleyerek huzurlarinizdan ayriliyoruz.
karişin kaynaşin çalın oynayin daha ne diyelim...

Etiketler: , ,

/h6>
Posted by <

<23 Temmuz 2008 Çarşamba/h3>

<

Hani bir klişe vardır, "yazmasam delirecektim" diye. Ben bu klişeyi bir çok türk blogunun
profilimi görüntüle kısmında görüyorum. Bu ve bu manaya gelen cümleler birligi. Sonra bloga göz atıyorum, dolaptan yemegi cıkardım, koydum, o geldi, bu gitti, soyle agladım, boyle zırladım gibi seyler yazılmıs, "vay be delirtecek olan detaylara bak" diye geciriyorum içimden. Zaten bugune kadar da herhangi bir akıl hastanesinde

-peki bu hastanın nesi var doktor bey?
-bu yazmamış, delirmiş.

gibi bir sahne ile karsılasıldıgını sanmıyorum. Demem odur ki, bazı yazarlar vardır, öyle güzel yazarlar ve öyle sade olurlar ki, onların yazmasa delirecegini anlarsınız da, bir de kendisini yeterli görmeyip, kendisine sürekli bişeyler ekleyenler, cıkaranlar vardır, tüm dertleri kendilerine yeni sıfatlar bulmaktan ibarettir, onların yazmadan da delirmeyeceginden emin olabilirsiniz. O blogları farkettiginiz anda 500 metre oteye kacmanızda yarar var.

Bu tanıtmak istedigim blog, bana göre yazmasa delirecek olan bir hanımefendinin cok naif, cok güzel, cok dolu ve bir o kadar da boslukları olan blogu. Bu bosluklar gorunmez bosluklar, aramaya kalkmayın diye uyarayım.

Kudra
hanımefendinin aklından gecenlerin, yasadıklarının, asklarının, kitaplarının, izlediklerinin, sigaralarının ve gördüklerinin bir özeti olan bu mesafeli blog, siz okurken, size bir şeyler yükledigini farkedemediginiz, eli hafif bir blog. Okurlar blogları okudukca, sahipleri ve sahibeleri hakkında bir önyargıya, fikire sahip oluyorlar, kimi zaman asık oluyorlar. Kudra'nın blogu da okunduktan sonra "evet işte aradıgım böyle bir kadın" dedirtebilecek bir blog. Bir kadın olarak, yasamaktan aldıgı tadı, kadınlıgını anlatısını, okuduklarını aktarısını, anılarını yazısını hayranlıkla izliyor ve özeniyorum.

Blogun underrated oldugunu düşünüyorum zira, okur yorumları veyahut okur istatistikleri ile bir bilgiye ulasmak mümkün değil. Cünkü kendisi sanmak istedigimiz kadarıyla, kendsine anlatıyor, biraz o biraz bu da okursa fena olmaz diyor, bu yüzden sitenin yorumlara acık olmadıgını, less is more anlayısından yola cıkılarak yol aldıgını düşünüyoruz. Kendisine de bir mail atıp "sayı kac abla" demeyi absürd buldu deli gönül, yine de underrated kosesinden nasiplensin, bizim blogumuzda yerini alsın bu güzel ve eşsiz blog. "Yalnız ve güzel ülkem" tadı aldım bu tanıtımdan da, hadi hayırlısı.

Etiketler: , , ,

/h6>
Posted by <

<20 Temmuz 2008 Pazar/h3>

<

Beni, ilk olarak kadınların kendilerine, "cılgın, manyak, deli, arıza" lakaplarını takıp, yazılarını bu lakaplar ile yazmaları delirtiyor, ikinci olarak da, "bebek, küçük, oyuncak bebek, ben hiç büyümedim agu" tavırlarıyla actıgı bloglar delirtiyor.
blog dünyasının kötü kadını konuştu evet.

İşte bu hanımkızımız da, küçük kızın kocaman dünyası diye bir blog acmış, iyi kötü okuyucusu da var, ama "kocaman dünyanın", genel olarak, tahtaya vurup aman nazar degmesin edebiyatından yola cıkarak yazıldıgını görüyoruz.

Öncelikle, ttnet tarafından evlere internet baglanmadan önce, her internet kullanıcısına "internette yazım dili ve edebiyatı" kursu verilmesi gerektigi kanaatindeyim. Mesela, paramızı yatıralım, kursumuza gidelim, sertifikamızı alalım. sonraki ilk bir ay içerisinde

"işte böyle bitti bi günde canlrm:))"
"bugun kalktım chok cnm skıldı yawws"
"ya bu sınawı veririm inş"

gibi cümleler kuranların yeri tespit edilsin ve interneti kesilsin. nasıl fikir? bunlar sonucunda bizi aydınlık internet günlerinin bekleyecegini ve bu gibi blogların sayısının azalacagını düşünüyorum.

Böylelikle bayan bezbebek gibilerinin bloglarında da daha okunur bir içerik olmasa da, daha okunabilir bir anlatım olur. fena mı olur?

Ayrıca sayın bezbebek, türk televizyon tarihinin en berbat yapımlarından birinin adını da kendisine nik secerek, blogger hayatına 5-0 yenik baslamıs. Üzüntü verici bir durum.
Bloga gitmeye üşenebilirsiniz, o yüzden ben size blogu getirip, ibret verici bir yazısını kopyalıyorum:

"Bakın sevgili okuyucularım. Şimdi biliorum bazılarınız geliosunuz sayfaların hepsini açıp açıp yazılarımı okuyabilme ümidi güdüosunuz. Ama yanılıosunuz:) Hepsini bitirmenis imkansız:) Benim müdavimi olduğum bi blog vardı. İnat ettim tüm yazılarını okucam dedim, beceremedim. Zamanım yetmedi. Ki ben ondan daha fazla yazıyorum. Siz avcunuzu yalarsınız:)):) Şaka hee alınmayın hemen canlarım.Siz okuyun ben yazarım.. Yeter ki beni bırakıp gitmeyin:)Bilemezsiniz ziyaretçi yolu gözlemek ne çok dokunuyor insana:))"

Gercekten ibret verici ve blogger olmaktan sogutucu. Ama benim aklımı kurcalayan, bu blogları bu kadar kimin okudugu, niye okudugu, okurken eglenip eglenmedigi. Ne bileyim bir yanda asagıda jelatin, bir yanda bezbebek. kimi öyle, kimi böyle işte. 10 üzerinden 2.

Size fwd: mail mutlulugu ve korkuları ile dolu günler diliyoruz sevgili bezbebek.

Etiketler: , ,

/h6>
Posted by <

<

Overrated olan blogları yerin dibine sokar ve underrated olanları saklandıkları yeraltından cıkarırken arada da sevdigimiz, hali vakti yerinde, yazlıgı, emekli maaşı olan blogları göğe cıkarmakta bir zarar yoktur diye düşünüyorum.

Zira bayan jelatin'in blogu da bu sekilde sevdigimiz, hali vakti yerinde bir blog. Bir küçük mahalle bakkalı olarak, "ilerideki süpermarkete gidin, orası çok güzel" demek ne derece mantıklı kestiremesem de, tavsiye etmek istedigim blogların basında geliyor burası. Hatta blogları kesfettigimden beri keyifle okudugum bir alan jelatin'inki.

Blogunu seviyoruz zira, tasarımı tam, olması gerektigi gibi. Renksiz avizesinin sactıgı renkler yazılarında yer alıyor zaten. "Bugun sabah kalktım, sunu yaptım, bunu yaptım cnmss;));)"dan oteye gidemeyen bloglardan gecilmeyen su parıltılı blogger dünyasında, jelatin hanımın neler yaptıgı herkesin ilgisini cekiyor, cünkü anlatım dili oldukca sade ve şık. Zeka dolu cümleleri var, ki blogger profiline baktıgımızda bir kova kadını oldugunu görüp, hayretlere gark olmuyoruz. Bu çok normal.

Bir fransa macerası atlatmış ve akabinde Ankara'ya adapte süreci olan yaşamış jelatin'in, nerede olursa olsun, maceralarını okumaya devam edecegiz gibi gözükmekte. Hep yazsın, hep okuyalım. 10 üzerinden 9 buçuk. [0.5 puan asabi öğretmen payı vergi kesintisi]


Etiketler: , ,

/h6>
Posted by <

<14 Temmuz 2008 Pazartesi/h3>

<

İş bu blog türkçe bloglar camasinin en özel bloglarindan, en nadide, en bulunmaz, en eşi menendi olmayan bloğudur. Bakmayin siz orada burada düzenlenen blog yarişmalarina. Gönlümüzün ilk beşinde baş köşelerden biri "O Zamanlar"a aittir. Boşuna övmüyorum, günler boyu nice bandwithi uğruna harcayip, nice downloadla gönlünü şenlendirmiş, sivilceli bir rapidshare müptelasi gibi görünmekten çekinmeden sayfalar arasinda gezinmiş biri olarak konuşuyorum. Bu blog sayesinde Ayhan Işık ve Fikret Hakan'ın doldurduğu LP'lerde onlari şarkı söylerken dinlemiş, Cem Karaca'nın Londra konserine vakif olmuş, Hümeyra'dan Cici Kizlara, Zeki Müren'den Safiye Ayla'nın eski taş plak kayitlarina kadar binbir türlü tut-i mucizeye ulaşıp da mutlu olmayacak kaç kişi var aranizda? Hatta eski TRT radyolarinin Radyo Tiyatrosu kayitlarini yeniden dinleyerek Korkmaz Çakar'ın efektleri eşliğinde "Ama Anna Katerinovna neden böyle yapiyorsunuz?" diyen sesleri, kapi çarpmalarini, şimşekleri ve hiçkiriklari duymak kaçinizi heyecanlandirmaz sorarim size.
Türk popunun, türkçe rockin, sanat müziğinin eski güzel günlerini yılmadan usanmadan bloğuna taşıyan, bulunmasi artik neredeyse imkansiz hale gelmiş kayitlari bir arşivci titizliğiyle canlandiran Cemil Yüce'ye, nam-ı diğer zapata55'e huzurlarinizda teşekkürü borç bilirken "Viva Zapata!" demekten kendimi alamiyorum. Çekinmeden bir daha söylüyorum:
Viva Zapata! Blogta gezinince siz de söyleyeceksiniz korkmayın..

İstanbul dağlarindan komutan yardimcisinin yardimcisinin yardimcisi Subkomandante Statler Waldorf emir ve görüşlerinize hazirdir paşam!

(Günlük de tutucam ilerde...)

Etiketler: , ,

/h6>
Posted by <